birinin duygularının portresi.

Ayşegül
2 min readNov 14, 2021

Gece rengarenkken, sabah gri bir gökyüzüne uyanıyorum. Duygularım bir gün tüm vücudumu sarmışken, ertesi gün yoklar.Yaşadığım her anı anlamlandırmaya çalışırken, şu anı kaybediyorum. Şarkılar bile anlamını yitiriyor bazen, sözler kifayetsiz kaldığında ne yapacağımı bilmiyorum. Kiminle konuşacağımı, nereye gideceğimi bilmiyorum. O anda sevdiğimi sandığım insanın yalnızca hayallerimin bir yansımasıyla gölgelendiğini anlıyorum. Tüm arzularımı, aradığım sevgiyi rastgele bir vücutta anlamlandırmaya çalıştığımı fark ederken, kendimi kandırmayı bıraktığım için sevinçli olsam da, hayal kırıklığının ağırlığı altında eziliyorum. Yağmur çiselerken üstüme en sevdiğim çiçek bahçesinde, toprağın kokusunu daha net duymaya başlıyorum. Üstümdeki solgun bir çiçek gibi beliren hüzün daha da derinleşiyor, yağmurun damlalarıyla beraber tüm vücudumu sarıyor, çiçeğini asla açamayan bu duygu için üzülüyorum. Ağlamak istiyorum. Yalnızca kendi kendime ağlamak diye kandırıyorum kendimi. Aslında birinin omzunu arıyorum. Yalnız olmayı biz mi seçiyoruz yoksa kendimizi yalnızlığa mahkûm mu ediyoruz diye soruyorum kendi kendime? Onlar çevrelerindekileri de yalnızlığın soğuk köşelerine çekiyorlar beraberlerinde. Ben onlar gibi olmak istemiyorum. Beni üzenler gibi ben de sevdiklerimi üzmek istemiyorum. Sadece anlamak benim derdim. Hüznü, karanlığı, renkleri ve şarkıları. Biraz da kendimi. Hayatım neden bir gün kuş cıvıltıları ile sarılmışken, ertesi gün çirkin bir filmden ibaret merak ediyorum. Beni mutlu eden küçük şeyler neden bana yetmiyor artık? Fazlasına sahip olduğumda, eski anlamsız mutluluklarımı özlediğimi kendime itiraf ediyorum. Neden yeni şarkılar beni ilk dinlediklerim kadar heyecanlandırmıyor, sadece anlamaya çalışıyorum.

Ben bahçede yürümeye devam ediyorum, belki duygularımın portresini çizebilecek bir manzara bulurum düşüncesiyle; ıslanmaya, toprağı koklayarak çiçeklerin renklerine bakmaya devam ediyorum.

--

--